Hangi Olay Üzerine Tbmm Bmm Açılmıştır ?

Canberk

Global Mod
Global Mod
TBMM'nin Açılma Sebepleri ve Tarihi Gelişmeler

Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı en önemli dönüm noktalarından biri, 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) olayıdır. Bu olay, sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminin sona ermesinin bir simgesi değil, aynı zamanda Türk halkının kendi kaderini tayin etme iradesinin bir ifadesidir. TBMM’nin açılması, özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, Osmanlı İmparatorluğu'nun işgal edilmesi ve Türk halkının bağımsızlık mücadelesine girmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu yazıda, TBMM'nin açılmasının arka planındaki olayları ve bu meclisin tarihsel önemi üzerinde durulacaktır.

I. Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü ve Mondros Ateşkesi

Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için sonun başlangıcını işaret etmektedir. Osmanlı, savaşta Almanya’nın yanında yer alsa da, savaşın sonunda müttefiklerinin ağır şartlarla sunduğu Mondros Ateşkesi’ni kabul etmek zorunda kalmıştı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan bu ateşkes, Osmanlı topraklarının büyük bir kısmının işgaline yol açtı. Mondros Ateşkesi ile, İtilaf Devletleri (Fransa, İngiltere, İtalya vb.) Osmanlı topraklarında egemenlik kurmaya başladı ve Anadolu'nun birçok bölgesi, yabancı askerler tarafından işgal edilmek üzere hazırlık yapılmaya başlandı.

İtilaf Devletleri’nin işgal politikası, Türk halkında büyük bir tepkie yol açtı. İstanbul'da işgalin ardından başlayan çeşitli direniş hareketleri, halkın bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini simgeliyordu. Ancak, bu süreçte Osmanlı hükümeti, işgalci güçlere karşı etkili bir karşı koyma stratejisi geliştiremedi. Hükümetin zayıflığı, halkın güvenini kaybetmesine ve işgalin karşısında güçlü bir liderlik arayışına neden oldu. Bu durum, Türk milletinin kendi kaderini tayin etme iradesini gösteren bir dönüm noktasıydı.

II. Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a Çıkışı ve Kurtuluş Savaşı'nın Başlangıcı

Mondros Ateşkesi sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu dağılma süreci hızlanırken, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkması, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul edilir. Mustafa Kemal Paşa, Mondros Ateşkesi’ni ve ardından gelen işgalleri kabul etmeyerek, Türk milletini bağımsızlık mücadelesi için örgütlemeye başladı. İlk olarak, havalideki yerel direnişleri organize ederek, İstanbul hükümetinin zayıflığından yararlanarak Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde bağımsızlık hareketleri başlattı.

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'da örgütlenen bu direniş hareketlerini daha etkili hale getirmek amacıyla bir araya gelmeyi önerdi. Bu doğrultuda, 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ni ve 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi’ni topladı. Bu kongrelerde, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine dair temel ilkelere karar verildi ve Kurtuluş Savaşı için gerekli olan temeller atıldı. Ancak, bu kongrelerin ardından, Osmanlı hükümetinin etkisizliğini ve işgalci güçlerin baskısını göz önünde bulundurarak, bir ulusal meclisin oluşturulması gerektiği düşüncesi ortaya çıktı.

III. TBMM’nin Kuruluşu ve Açılışının Tarihi

Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları, ulusal egemenlik fikrini hayata geçirmek amacıyla 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açma kararı aldılar. TBMM’nin kuruluşu, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk adımlarının atılmasının simgesiydi. Meclis, yalnızca bağımsızlık mücadelesinin simgesi olmakla kalmadı, aynı zamanda halk egemenliğine dayalı bir yönetim anlayışının da ilk somut adımıydı. 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM, Türk milletinin kendi kaderini belirleme yolundaki kararlılığının bir göstergesiydi.

TBMM’nin açılışı, pek çok zorlukla karşı karşıya kalındığı bir dönemde gerçekleşti. Ancak, Osmanlı hükümetinin etkisizliğinden ve işgallerin yoğunluğundan dolayı, Türk milletinin bu meclise sahip çıkması gerektiği düşüncesi hâkimdi. Mustafa Kemal Paşa, meclisi kurarak, Türk halkının sesi olmaya, milli egemenliği tesis etmeye ve Kurtuluş Savaşı’nı yönetmeye karar verdi. Meclisin açılmasıyla birlikte, Osmanlı hükümetine karşı fiili bir hükümet oluşturulmuş oldu.

IV. TBMM’nin Görevleri ve Açılma Amacı

TBMM’nin açılmasının temel amacı, sadece bağımsızlık mücadelesini yürütmek değil, aynı zamanda yeni bir devletin temellerini atmaktı. Meclisin öncelikli hedefleri arasında, Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yürütmek, işgallerle mücadele etmek, Osmanlı İmparatorluğu'nun sona eren yönetimini devralmak ve Türk milletinin egemenliğini sağlamak yer almaktadır. Bu bağlamda, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, işgal altındaki topraklarda bir araya gelerek, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin yasal ve organize bir zemine oturmasını sağlamış oldular.

TBMM, sadece Kurtuluş Savaşı'nı yönetmekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden sürecin de başlatıcısı oldu. Meclis, 1921 Anayasası'nı kabul ederek, yeni devletin hukuki altyapısını oluşturdu. 1923’te ise Türkiye Cumhuriyeti ilan edilerek, bu sürecin zirveye ulaşması sağlandı.

V. Sonuç ve TBMM’nin Tarihsel Önemi

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması, Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesindeki kararlılığının en somut göstergesidir. TBMM’nin açılması, sadece bir hükümetin kurulması değil, aynı zamanda milli egemenliğin ve halk iradesinin vurgulanmasıdır. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, TBMM’yi kurarak, halkın egemenliğini esas alan bir yönetim anlayışını hayata geçirdiler. Bu meclis, aynı zamanda Türk milletinin her türlü dış baskıya karşı bir araya gelebilme yeteneğini ortaya koymuş ve ulusal bağımsızlık mücadelesinin temelini oluşturmuştur. Bugün, 23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bu tarihsel gün, her yıl Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaktadır.

TBMM’nin açılması, sadece Türk halkının değil, tüm insanlığın özgürlük mücadelesine de ilham vermiştir. Türk milletinin bağımsızlık için verdiği bu mücadele, dünya çapında birçok halkın özgürlük mücadelesine katkı sağlamıştır. 23 Nisan 1920, Türk tarihinin en önemli dönemeçlerinden biri olarak, hem milletin bağımsızlık bilincini pekiştirmiş hem de modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır.