Kadir
New member
Hoş Geldin 2024: Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıfın Gölgelerinde Bir “Hoş Geldin”
Bir forum başlığına “Hoş geldin 2024!” yazarken, kim için “hoş” olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu selam, kimi zaman umutla, kimi zaman yorgunlukla yazılır. Ancak her “hoş geldin”, toplumun kimin sesini daha yüksek duyurduğuna, kimin hikâyesini merkezde tuttuğuna bağlıdır. Yeni bir yıla adım atarken, “hoş geldin” demenin bile toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi görünmez yapılarla nasıl iç içe geçtiğini fark etmek gerekir.
Toplumsal Yapıların Görünmeyen Ağı: Cinsiyet, Irk ve Sınıf
Toplum, bireylerin özgür iradesiyle değil, büyük ölçüde yapıların belirlediği rollerle işler. Cinsiyet rolleri, “kadın” ve “erkek” kimliklerini biçimlendirirken, bu rollerin ötesine geçen bireyleri genellikle sistemin dışında bırakır. Irk, hem biyolojik bir kategoriymiş gibi sunulur hem de ekonomik ve politik alanlarda eşitsizliklerin bahanesi hâline getirilir. Sınıf ise tüm bunları kesen, bireylerin eğitim, sağlık, barınma ve hatta saygı görme hakkını belirleyen ekonomik bir katmandır.
Araştırmalar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ekonomik politikalarla doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre kadınların gelir düzeyi, hâlâ erkeklerin ortalama %68’i civarında. Ancak mesele sadece maaş farkı değil; fırsat eşitsizliği, karar alma süreçlerinden dışlanma ve görünmeyen emeğin değersizleştirilmesi de bu dengesizliğin parçaları.
Kadın Deneyimleri: Görünürlük ve Direnç Arasında
Kadınlar için “hoş geldin 2024” demek, çoğu zaman hem bir mücadele hem de bir temenni anlamına gelir. Kadınların deneyimleri, yalnızca biyolojik cinsiyetlerine değil, aynı zamanda ırklarına, sınıfsal konumlarına ve yaşadıkları coğrafyaya da bağlıdır. Örneğin, beyaz yakalı bir kadınla tarım işçisi bir kadının patriyarkal sistemle kurduğu ilişki birbirinden çok farklıdır; ancak her ikisi de sistemin aynı köklerinden beslenen eşitsizliklerle karşılaşır.
Siyahi feminist düşünür bell hooks’un belirttiği gibi, feminizm yalnızca kadınların erkeklerle eşit olma mücadelesi değil; aynı zamanda sınıf, ırk ve ekonomik adaletsizliğe karşı çok katmanlı bir direniştir. Bu nedenle kadınların seslerini dinlerken onları “tek bir kadın deneyimi” içinde düşünmek, adaletsizliği yeniden üretmek olur.
Erkek Deneyimleri: Güçten Sorgulamaya Geçiş
Erkeklerin toplumsal yapılar içindeki konumu genellikle “güç” kavramı üzerinden tanımlanır. Ancak 2024’te bu algı değişiyor. Genç erkekler arasında duygusal farkındalık, şiddetsiz iletişim ve eşitlik arayışına yönelik hareketler artıyor. Bu değişim, patriyarkanın yalnızca kadınlara değil, erkeklere de zarar verdiğini fark etmekle mümkün oluyor.
Toplum, erkekleri “sağlam durmak”, “duygusuz olmak” ya da “rekabetle var olmak” gibi kalıplara sıkıştırdığında, onları da empati ve eşitlikten uzaklaştırır. Çözüm, erkeklerin suçluluk duygusuna değil, sorumluluğa dayalı bir farkındalık geliştirmesinde yatıyor. Bir erkek, eşitlik mücadelesinde “yardım eden” değil, “beraber yürüyen” olduğunda değişim gerçek olur.
Irk ve Sınıf: Görünmeyen Duvarların Gölgesinde
Türkiye özelinde bakıldığında, etnik köken, bölgesel kimlik ve sosyoekonomik statü hâlâ güçlü birer belirleyici. Kürt, Roman ya da göçmen kimliğine sahip bireyler, yalnızca kim oldukları için dışlanabiliyor. Aynı zamanda yoksulluk, eğitim hakkına erişim ve toplumsal itibarda derin uçurumlar yaratıyor. 2024’te hâlâ birçok genç, “nerelisin?” sorusuna verdiği cevaptan sonra farklı bir muameleyle karşılaşıyor.
Bu noktada sınıf, yalnızca ekonomik değil, kültürel bir bariyer olarak da işliyor. Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramı, bireylerin içinde büyüdükleri sınıfsal yapının davranışlarını, zevklerini ve hatta hayallerini nasıl şekillendirdiğini açıklar. Bu, eşitsizliğin yalnızca gelirle değil, kimlik ve değerlerle de ilişkili olduğunu gösterir.
Toplumsal Normlar ve Değişim İhtimali
Toplumsal normlar, bireylerin “normal” kabul edilen davranışlara uyması için görünmez baskılar yaratır. Kadınların “nazik”, erkeklerin “kararlı”, farklı kimliklerin “uyumlu” olması beklenir. Ancak değişim tam da bu beklentilere itiraz eden bireylerle başlar. Sosyal medya, özellikle genç kuşaklar arasında bu itirazın en güçlü mecralarından biri haline geldi. Feminist, queer ve antikapitalist hareketler, sesini bu platformlarda daha gür duyuruyor.
Yine de dijital dayanışma gerçek dünyada somut dönüşümlere dönüşmedikçe eşitsizlikler derinleşmeye devam ediyor. Bu nedenle “hoş geldin 2024” demek, aynı zamanda “ne değişti?” diye sormak anlamına gelmeli.
Forumda Tartışma Başlatmak İçin Sorular
- 2024’te “eşitlik” kavramı sizin için ne ifade ediyor?
- Erkeklerin eşitlik mücadelesinde nasıl bir rol alması gerektiğini düşünüyorsunuz?
- Sınıf farklarının toplumsal cinsiyet eşitliği üzerindeki etkilerini hiç gözlemlediniz mi?
- Irk ve kimlik farklılıklarını konuşmak neden hâlâ birçok ortamda tabu?
Sonuç: Gerçek Bir “Hoş Geldin” İçin…
Bir yılın “hoş” olup olmayacağı, toplumsal yapılar değişmeden belirlenemez. Gerçek bir “hoş geldin”, herkesin kendini güvende, görünür ve değerli hissettiği bir dünyada mümkün olur. Bunun yolu, duygusal farkındalıkla birleşen sistemsel değişimlerden geçer. 2024, belki de ilk kez, “hoş geldin” sözcüğünü herkesi kapsayan bir temenniye dönüştürme fırsatı sunuyor.
Kaynaklar:
- World Economic Forum, Global Gender Gap Report 2024
- bell hooks, Feminist Theory: From Margin to Center
- Pierre Bourdieu, Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste
- UN Women Türkiye, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu 2024
Bir forum başlığına “Hoş geldin 2024!” yazarken, kim için “hoş” olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu selam, kimi zaman umutla, kimi zaman yorgunlukla yazılır. Ancak her “hoş geldin”, toplumun kimin sesini daha yüksek duyurduğuna, kimin hikâyesini merkezde tuttuğuna bağlıdır. Yeni bir yıla adım atarken, “hoş geldin” demenin bile toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi görünmez yapılarla nasıl iç içe geçtiğini fark etmek gerekir.
Toplumsal Yapıların Görünmeyen Ağı: Cinsiyet, Irk ve Sınıf
Toplum, bireylerin özgür iradesiyle değil, büyük ölçüde yapıların belirlediği rollerle işler. Cinsiyet rolleri, “kadın” ve “erkek” kimliklerini biçimlendirirken, bu rollerin ötesine geçen bireyleri genellikle sistemin dışında bırakır. Irk, hem biyolojik bir kategoriymiş gibi sunulur hem de ekonomik ve politik alanlarda eşitsizliklerin bahanesi hâline getirilir. Sınıf ise tüm bunları kesen, bireylerin eğitim, sağlık, barınma ve hatta saygı görme hakkını belirleyen ekonomik bir katmandır.
Araştırmalar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ekonomik politikalarla doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre kadınların gelir düzeyi, hâlâ erkeklerin ortalama %68’i civarında. Ancak mesele sadece maaş farkı değil; fırsat eşitsizliği, karar alma süreçlerinden dışlanma ve görünmeyen emeğin değersizleştirilmesi de bu dengesizliğin parçaları.
Kadın Deneyimleri: Görünürlük ve Direnç Arasında
Kadınlar için “hoş geldin 2024” demek, çoğu zaman hem bir mücadele hem de bir temenni anlamına gelir. Kadınların deneyimleri, yalnızca biyolojik cinsiyetlerine değil, aynı zamanda ırklarına, sınıfsal konumlarına ve yaşadıkları coğrafyaya da bağlıdır. Örneğin, beyaz yakalı bir kadınla tarım işçisi bir kadının patriyarkal sistemle kurduğu ilişki birbirinden çok farklıdır; ancak her ikisi de sistemin aynı köklerinden beslenen eşitsizliklerle karşılaşır.
Siyahi feminist düşünür bell hooks’un belirttiği gibi, feminizm yalnızca kadınların erkeklerle eşit olma mücadelesi değil; aynı zamanda sınıf, ırk ve ekonomik adaletsizliğe karşı çok katmanlı bir direniştir. Bu nedenle kadınların seslerini dinlerken onları “tek bir kadın deneyimi” içinde düşünmek, adaletsizliği yeniden üretmek olur.
Erkek Deneyimleri: Güçten Sorgulamaya Geçiş
Erkeklerin toplumsal yapılar içindeki konumu genellikle “güç” kavramı üzerinden tanımlanır. Ancak 2024’te bu algı değişiyor. Genç erkekler arasında duygusal farkındalık, şiddetsiz iletişim ve eşitlik arayışına yönelik hareketler artıyor. Bu değişim, patriyarkanın yalnızca kadınlara değil, erkeklere de zarar verdiğini fark etmekle mümkün oluyor.
Toplum, erkekleri “sağlam durmak”, “duygusuz olmak” ya da “rekabetle var olmak” gibi kalıplara sıkıştırdığında, onları da empati ve eşitlikten uzaklaştırır. Çözüm, erkeklerin suçluluk duygusuna değil, sorumluluğa dayalı bir farkındalık geliştirmesinde yatıyor. Bir erkek, eşitlik mücadelesinde “yardım eden” değil, “beraber yürüyen” olduğunda değişim gerçek olur.
Irk ve Sınıf: Görünmeyen Duvarların Gölgesinde
Türkiye özelinde bakıldığında, etnik köken, bölgesel kimlik ve sosyoekonomik statü hâlâ güçlü birer belirleyici. Kürt, Roman ya da göçmen kimliğine sahip bireyler, yalnızca kim oldukları için dışlanabiliyor. Aynı zamanda yoksulluk, eğitim hakkına erişim ve toplumsal itibarda derin uçurumlar yaratıyor. 2024’te hâlâ birçok genç, “nerelisin?” sorusuna verdiği cevaptan sonra farklı bir muameleyle karşılaşıyor.
Bu noktada sınıf, yalnızca ekonomik değil, kültürel bir bariyer olarak da işliyor. Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramı, bireylerin içinde büyüdükleri sınıfsal yapının davranışlarını, zevklerini ve hatta hayallerini nasıl şekillendirdiğini açıklar. Bu, eşitsizliğin yalnızca gelirle değil, kimlik ve değerlerle de ilişkili olduğunu gösterir.
Toplumsal Normlar ve Değişim İhtimali
Toplumsal normlar, bireylerin “normal” kabul edilen davranışlara uyması için görünmez baskılar yaratır. Kadınların “nazik”, erkeklerin “kararlı”, farklı kimliklerin “uyumlu” olması beklenir. Ancak değişim tam da bu beklentilere itiraz eden bireylerle başlar. Sosyal medya, özellikle genç kuşaklar arasında bu itirazın en güçlü mecralarından biri haline geldi. Feminist, queer ve antikapitalist hareketler, sesini bu platformlarda daha gür duyuruyor.
Yine de dijital dayanışma gerçek dünyada somut dönüşümlere dönüşmedikçe eşitsizlikler derinleşmeye devam ediyor. Bu nedenle “hoş geldin 2024” demek, aynı zamanda “ne değişti?” diye sormak anlamına gelmeli.
Forumda Tartışma Başlatmak İçin Sorular
- 2024’te “eşitlik” kavramı sizin için ne ifade ediyor?
- Erkeklerin eşitlik mücadelesinde nasıl bir rol alması gerektiğini düşünüyorsunuz?
- Sınıf farklarının toplumsal cinsiyet eşitliği üzerindeki etkilerini hiç gözlemlediniz mi?
- Irk ve kimlik farklılıklarını konuşmak neden hâlâ birçok ortamda tabu?
Sonuç: Gerçek Bir “Hoş Geldin” İçin…
Bir yılın “hoş” olup olmayacağı, toplumsal yapılar değişmeden belirlenemez. Gerçek bir “hoş geldin”, herkesin kendini güvende, görünür ve değerli hissettiği bir dünyada mümkün olur. Bunun yolu, duygusal farkındalıkla birleşen sistemsel değişimlerden geçer. 2024, belki de ilk kez, “hoş geldin” sözcüğünü herkesi kapsayan bir temenniye dönüştürme fırsatı sunuyor.
Kaynaklar:
- World Economic Forum, Global Gender Gap Report 2024
- bell hooks, Feminist Theory: From Margin to Center
- Pierre Bourdieu, Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste
- UN Women Türkiye, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu 2024